30 Temmuz 2011 Cumartesi

gece sarhoşluğu

               Saat sabahın dört buçuğu yıllardır süre geldiği gibi yine ayaktayım bu saatte. Dışarıda az önce, birkaç saniye önce bir kedi acı bir şekilde miyavladı. Rüzgâr esmiyor, ona rağmen tuhaf bir sis bulutu kaplamış gökyüzünü ay etraflarda yok. Sıkıcı sıcak ve umudumun yerlerde süründüğü bir yaz gecesi. Artık uyumalı K. gene de son bir sigara tüttürmeli pencereden dışarıya doğru, belki yol alıp uzaklara gider o grimsi duman. Gittiği yere benden haber götürür belki. Bak nasılda saçmalıyor uykusuzken insan. İnsanım değil mi ben, varım değil mi? ne üzücü bir durum bu. İyi geceler...

29 Temmuz 2011 Cuma

03:57

Gecenin son saatleri aslında yazacak hiçbir şey yok sevgili K. gene de işte bir şeyler karalamak zarureti hissettim. Tahmin ettiğim gibi hala yazmadı ve belki de hiç yazmayacak. Tüm yaşattıklarına rağmen ona olan alakamın hala aynı şiddette sürüyor olması çok ilginç. İçten içe biliyorum ki benim gibi dengesiz birini bir başkasının sevebilme ihtimali neredeyse imkânsız. Hadi sevdi diyelim, aklımda ve yüreğimdeki yerini muhafaza ettiği sürece ben bir başkasını sevebilecek miyim? Bu aşk meşk işi de nereden çıktı anlayabilmiş değilim. Oysa otuz küsur seneden beri pekâlâ tek başıma idare edebiliyordum. Tüm suçlusu sensin K. sen olmalısın. Öyle ya, onunla tanışmamız senin vesilenle olmamış mıydı? Hatta ömürleri kısa sürse de ufak bir fanusta Kafka ve Milena adında iki Japon balığımız bile olmuştu. Kafka şu siyah patlak göz diye tabir ettiklerimizdendi. Fanus öyle ufak olmalıydı ki- ben görmedim- işte pek uzun sürmemişti saadetleri ve garip ilk ölen Kafka’ydı. Şu içinde yaşadığımız yerkürede öyle bir daralmaya havasız kalmaya başladı ki daha fazla dayanabileceğimi pek sanmıyorum.
İyi geceler diliyorum sevgili K.

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Back to Black

Başıma ağrılar saplanıyor K. Uzun bir aradan sonra tekrar benimle iletişime geçti. Oysa onu unutabilmek için-unutmak imkânsızdır-en azından üzerime boca ettiği salyamsı iğrenç kokulu öte yandan tuhaf bir cezp edeciliği olan kalıntısından sıyrılmak üzereyken gene kapımı çaldı. Nefret ediyorum bu kadından K. Ancak bunu inkâr etmek bir işe yaramaz işte sevdiğim âşık olabildiğim ilk ve tek kadındı o. Sana bunları anlatma cüretini aramızdaki hukuka dayanarak gösteriyorum.
Senin mektuplarını geçen seneye dek okumamıştım ne de olsa onları yasak aşkın Milena’ya ve “babacığına” yazmıştın. Hem âşık bir K. hiç çekilmezdi doğrusu. Onla tanıştıktan sonra benim ona yazdığım mektupların senin Milena’na yazdıklarına çok benzediğini söylemişti. İşte ondan sonra derin bir meraka düştüm ve yazdıklarını okudum. Benzemesi kaçınılmazdı zaten, öyle ya seni hep babam gibi gördüm nede olsa.
Milena Jesenka
Felicie Bauer
Doria Diamant
Üç kadın, Thema Larousse’de okuduğuma göre birde kısa bir nişanlılık dönemi yaşadığın Julia Wohryzek var. 41 senelik hayatına dört kadın soktun, hayret verici doğrusu. Lakin gene bir yerde okuduğum kadarıyla; senin evliliği bir kurtuluş yolu, fiziksel ve tinsel sağlık olarak gördüğünü yazmışlardı. Bu yüzyılda pek demode kaçsa da bende aynı görüşe sahibim. Fakat sevgili K. biliyorsun ki kadınlarla aramız asla iyi olmayacak bizim. Suçlusu şüphesiz biziz. Yaşamla kendimizle, diğer insanlarla, sistemle anlaşamazken bir kadına gönül vermek o kadını yaralayacağı gibi kendimizi de salakça bir yalana zorlamaktan öteye geçmeyecektir. Özetle bugün sana yazmamamın sebebi, tekrar karşıma çıktı ve ona bana yazmasını söyledim. Ne de olsa aramızdaki mesafe gereği bir yılı aşkın yazıştık onunla ve sanırım artık en iyi iletişim yolumuz bu. Söyleyeceğin bir şey kaldıysa yazman daha isabetli olacaktır dedim; bekliyorum.
Not: Amy winehouse diye bir kadın vardı K. yakın zamanda öldü. Sanırım tanışırsınız kısa süre sonra, işte belki de anlaşabileceğimiz uğruna ölebileceğimiz tek kadındı. İyi günler…

26 Temmuz 2011 Salı

MERHABA

Sevgili K. Sana yazmak kaçınılmazdı zira aklımı yitirmek üzereyim. Mektuplarımın bir şekilde sana ulaşacağını ümit ediyorum. Şahsen tanışmamış olsak da en azından ben seni haklı şöhretin dolayısıyla oldukça yakından tanıyorum. Biliyor olmalısın hemen ardından sevgili dostun Max Brod senin yazılarını ne mutlu ki -senin hoşnut olmadığını biliyorum- yayınlatıp bizlerle paylaştı. “Biz” derken asla bir bize ait olmadığımı sanıyorum. Seni okumak gafletinde, pardon okuma şansı bulmuş olanlardan bahsediyorum. Birkaçı ile tanıştım üstelik her seferinde bir heyecan sardı bedenimi. Yalnız maalesef birkaç zaman sonra düş kırıklığına uğruyordum. Tahmin edeceğin üzere pek anlaşılmamıştın. Örnekse “Değişim” adlı eserini okuyanların birçoğu-kusura bakma eser addediyorum- kendilerinin bir böcek olmadığını savunuyordu. Hani haksızda sayılmazlar bizim gibi – ikimiz söz konusu ise “biz” tanımını kabullenebilirim- devcileyin enikonu gerçek bir böcek değillerdi; ancak basbayağı bir böcektiler işte. Ayırdın da değiller bunun veya kabullenmek istemiyorlar. Öyle ya, bir insan kendini sevmeli önce, barışık olmalı varlığıyla. Evet, çoğunluk böyle söylüyor. Haklı olmalılar şüphesiz, ne de olsa çoğunluk onlar. Karanlık çağlar olsun, orta çağ olsun veya işte uzay çağı dedikleri benim yaşadığım dönem dâhil bu hep böyle değil miydi sanki. Evrildik, yerleşik hayata geçtik ama bu konuda bir arpa boyu yol kat edemedik doğrusu. Bugün konuyu fazla uzatmayacağım maksadım bir merhaba demekti. İster Milena olsun istersen şu “sevgili babacığın” biliyorum ki sen aslında kendine yazıyordun o sözüm ona mektupları. Sözüm ona dememin sebebini gayet iyi biliyorsun. İyi geceler diliyorum K. Sanırım belli bir süre daha sana yazmaya devam edeceğim. En azından sana olan kızgınlığım geçene dek ya da kendime. Korkarım bu sonsuza dek sürebilir. Hoşça kal… 26 Tem. 11 01.55
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...