10 Aralık 2011 Cumartesi

DOSTOYEVSKİ - ÖTEKİ

Arka kapak:


İnsancıklar yayımlandığında, dönemin büyük edebiyat eleştirmeni Belinski, Dostoyevski'yi şöyle övmüştü: "Yeni bir yazarın, yeni bir yeteneğin kalemi bu; onu tanımıyorum, ama bu roman Rusya'da hayatın sırlarını öyle kahramanlarla veriyor ki bize, bundan önce hiçbir yazar bu kadarını düşlerinde bile göremezdi." Ama bu övgülerin sarhoşluğuyla hemen ikinci romanını, Öteki'yi yazıp yayımlayan genç yazarı, bu sefer sert eleştiriler, daha da beteri büyük bir kayıtsızlık ve sessizlik bekliyordu. Dostoyevski'nin ilk kitabıyla kazandığı ilgi ve şöhreti kaybetmesine sebep olan, ama ölümünden sonra, başka dillere çevrildikçe değeri daha iyi anlaşılan bu unutulmaz romanını, Ergin Altay'ın Rusça aslından yaptığı çeviriden ve gelmiş geçmiş en büyük Dostoyevski uzmanı Joseph Frank'in kapsamlı sonsözüyle sunuyoruz.

"İleride Öteki'den benim başyapıtım olarak söz edecekler."

Dostoyevski
Kardeşi Michael'e yazdığı bir mektuptan, 16 Kasım 1845

"Öteki, Dostoyevski'nin yazdığı en güzel şeydir."
Vladimir Nabokov 

Okuyucunun gözünden:

Dostoyevski “Öteki” adlı uzun öyküsünde – ki kendisi roman diye tanılamış- dokuzuncu dereceden bir devlet memuru olan Golyadkin karakterinin üzerinden içsel bir yolculuğa çıkarak sıradan bir bireyin günlük yaşamda karşılaştığı sorunları, ikilemleri çarpıcı bir üslupla ele almaya çalışmış. Öykü boyunca bazen Golyadkin bazen de anlatıcı sürekli olarak dokuzuncu dereceden bir devlet memuru olmanın sıkıntısını dile getiriyor. Golyadkin insanların hep bir maskeyle dolaşmasından, iyi insanların azlığından, yalakalık ve ikiyüzlülükten, toplumsal sınıf açısından yüksek kişilerin diğerlerini eziklemesinden mütemadiyen şikâyet ediyor. Yalnız okurken anlıyoruz ki kendiside çoğu zaman bu yakındıklarını bizatihi uyguluyor. Sözgelimi alt dereceden memurları küçük görüyor, konuşmak dahi istemiyor. Uşağına karşı takındığı davranışlar serzenişte bulunduğu şeyler açısından hiçte uygun kaçmıyor. Ayrıca üst mertebedeki insanların arasına dâhil olmayı oldukça arzuluyor, kabul görmek için yalakalık yapmayı hiç sorun etmiyor. Yaşadığı kompleksten dolayı kazandığı paraları şık kıyafetlere, gösterişli takılara, lüks restoranlarda yemek yemeye harcıyor. Kendisiyle çeliştiğinin zaman zaman farkına varsa da her seferinde kendisinin ne kadar iyi, dürüst, doğru bir adam olduğu kanısına varıyor; hatalarına kendi çapında mazeretler bularak (hepimizin çoğu zaman yaptığı gibi) vicdanını rahatlatmayı her defasında başarıyor. Ancak bir yerde bu çelişkiler yumağı patlak veriyor ve kahramanımız ağır bir psikolojik travmayla yüzleşmek zorunda kalıyor. İşte okuyucu olarak bizlerde bu “nevrotik” durumun bir tanığı olarak yerimizi alıyoruz.

Dostoyevski uzmanı Joseph Frank’ın sonsözünden alıntılar:

Dostoyevski’nin, İnsancıklardan sonra yazdığı 1840’lardaki minör kurcalamaları üzerine doğru bir bakış açısı oluşturmak katiyen mümkün değil. Özellikle, bu erken dönem yaratımlarında, daha sonraki(ve çok daha büyük) Dostoyevski’ye dair birçok ipucunu, sonradan bakışın yardımıyla ayırt edebildiğimizden bu yana, çağdaşlarının tamamıyla olumsuz değerlendirmelerine katılmak elbette mümkün değil. Öte yandan, çağının acıklı miyopluğu olarak gördüğümüz şeyi reddederken, aynı derecede bariz ve belki daha affedilebilir olan bir hataya düşmemeliyiz. Potansiyel olanla gerçekleşmiş olan arasındaki çizgiyi belirsizleştirmemeli ve bu erken dönem eserini, sanki o,majör yapıtlarının tüm kompleksliğini ve derinliğini hâlihazırda içeriyormuş gibi okumalıyız.
… … …
Dostoyevski’nin sorununun bir kısmı şüphesiz, onu çok acele etmeye zorlayan yoksulluğuydu. Diğer kısımda, onu duygusal Doğalcılık damarını terk etmeye ve İnsancıkların zaferinin ardından, akıl bozukluğu ile hastalıklı bir büyülenme olarak görünen şeye ve mechatelnost(hayalcilik-fantezi) izleği üzerine lirik araştırmalara doğru apar topar kaymaya sevk eden sanatsal sabırsızlığı ve hırsıydı. ŞİMDİ BİZCE AÇIKTIR Kİ, DOSTOYEVSKİ DAHA SONRA MUHTEŞEM BİR ŞEKİLDE KAYNAŞTIRACAĞI ÜSLUPLAR VE KARAKTER TİPLEMELERİYLE DENEMELER YAPIYORDU.
… … …
Golyadkin’in iştah kabartan Klara Olsufyevna ile flörtü, BİR DELİNİN GÜNCESİ’nde Gogol’un poprişçin’in genel müdürünün kızına benzer şekilde sevdalanmasını anımsatır. Genç bayan onunla, babasının bürosundaki mobilyalarla olduğundan daha fazla ilgilenmez ve şaşkın Romeo İspanya kralı olduğuna katiyetle inanarak sonunda kendisini deliler-evinde bulur. Gogol’un bir başka öyküsü Burun’da, bu yeri doldurulamaz organ, beşinci derece memur(binbaşı rütbesini kullanmaya tercih eden) Kovalyov'un suratındaki münasip yerinden kopar ve daha yüksek rütbelilere ait bir üniforma giyerek önceki sahibinin şaşkın bakışları altında etrafta dolaşır. İki öyküde, açıkça aynı gelenek içinde iş görmekte olan Dostoyevski’de bulduğumuz toplumsal hırs izleğiyle harmanlanmış fantastik grotesk tekniğinin aynısını kullanır. Bununla birlikte, Öteki’nin gogolyen kaynakları katiyen yalnızca bu iki öykü değildir. Dostoyevski’nin  (başkalarıyla birlikte) bizzat kendisi, yani eserinin öncelikle Ölü canlar ile ilişkili olduğunu düşünüyordu. Yeni eserinin yayımlandığı gün zafer sevinciyle “Golyadkin, insancıklar'dan bin kat daha iyi” diye yazıyordu Mihayil’e.
… … …
Ölü Canlar’dan devralınan, Gogol’un geniş toplumsal hiciv amacıyla kullandığı sahte-kahramanlık tonlaması şimdi, biraz renksiz vodvil komedi seviyesine varana kadar büzülmüş bir dünyaya uygulanır… Bu yolla Dostoyevski, Gogol’un toplumsal psişik rahatsızlıklara dair nispeten sevimli kalan tasvirinin insani trajik yanını vurgular.
… … …
Öteki’nin ilk birkaç bölümü, Golyadkin’in bölünmüş kişiliğinin, bütünüyle bağımsız iki varlığa ayrılmadan önceki halinin parlak bir resmini sunar. Bir yandan Golyadkin’in sanki daha yüksek toplumsal bir mevkiye sahipmiş gibi davranma ve kendisine dair daha gurur okşayıcı bir imaj oluşturmaya yönelik belirgin arzusu vardır – o kupa arabası, uşak üniforması, sanki yeni damatmışçasına şık mobilyalardan fazla fazla satın aldığı alışveriş, hatta daha kabarık bir cüzdana sahip olmak adına banknotlarını bozdurmak gibi harika bir ayrıntı, hep bu yüzdendir. Klara Olsufyevna’nın lütfuna mazhar olma iddiası, bu yükselme ve ego hazzı dürtüsünün bir ifadesidir, sebebi değil. Aslında romanın orijinali, egosunu kabartan tatlı hayallere kapılmış olan Golyadkin’i şevklendiren bir pasajı içeriyordu.
… … …
Öteki, Bay Golyadkin, fırtınalı gecenin karanlığında ilk belirdiği zaman, şüphesiz tamamen bir psişik fenomenmiş gibi gözükür. Fakat gerçekte var olan bir Öteki’nin mevcudiyetinin diğer karakterler tarafından olumlandığı bazı(dairede geçenler gibi) sahneler vardır ve Dostoyevski bilerek, olagelenlerinin ne kadarının Golyadkin’in sanrılarından ve nesnel farkındalığının büyüyen kaybından kaynaklandığı hakkında bir belirsizlik durumunda bırakır okuyucuyu. Öteki, ister psişik ister maddi olsun, yine de onun işlevi hakkında kuşkuya asla yer yoktur.
… … …
Bay Golyadkin’in ötekisi, bir Sovyet eleştirmenin söylediği gibi, “(Golyadkin’in) ruhunun en bayağı ve en alçak niteliklerini” mi temsil eder? Ya da öteki, bir başkasının iddia ettiği gibi,Golyadkin'in bir birey olarak varoluşunu tehdit eden dışsal toplumsal güçlerin sanrısal bir imgesini mi temsil eder yalnızca? Bu alternatifler arasında bir seçim yapmak bana imkânsız gibi görünüyor, çünkü eğer Golyadkin'in varoluşu toplumsal olarak tehdit ediliyorsa bu tamamen, o kendi ruhuna (ya da bilinçaltına) ilişkin bir şeyi açığa çıkaran bir tarzda kendisini öne çıkarmaya kalkıştığından dolayıdır.
… … …
Bildiğimiz gibi, Dostoyevski’nin öteki’nin başarısına yönelik büyük umutları çabucak kırılmıştı. Eser, iki temel sebepten dolayı eleştirinin yakıcı ateşiyle karşılaştı. Biri basitçe – hem bir Gogol uzmanı olan hem de Dostoyevski’yi takdir eden Rus sembolisti Andrey Bely’den alıntılarsak- “öteki(‘nin) öznelerin, jestlerin ve sözel işlemlerin birbirine yapıştırılmasıyla bir yamalı bohçayı anımsatıyor” olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında Öteki’nin sorunu, fazla taklitçi olmasıydı; diğer açıdan ise bütünüyle anlaşılmasına izin vermeyecek kadar özgündü. Çünkü Dostoyevski’nin anlatı tekniğinin kompleksliği onun zamanının okuyucuları için özel bir sorun oluşturuyordu.


1 yorum:

  1. Blogunuzu zaman zaman ziyaret ediyorum. Çok güzel çalışmalarınız var. Başarılarınızın devamını dilerim. Benim de daha dört aylık bir blogum var, bu konuda çok bilgi sahibi değilim. Benim blogumu da zaman zaman ziyaret etmek ve yorum yapmak suretiyle desteklemenizi bekliyorum. Herkese iyi çalışmalar dilerim.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...