20 Nisan 2012 Cuma

Fight Club- Dövüş Kulübü

99 yılıydı sanırım,henüz yirmisinde bile değildim bu filmi izlediğimde.Vaktimin çoğunu Beyoğlu’nda geçirdiğim zamanlardı.Berduşluk yapıyorduk benim gibi tutunamayanlarla,gitar çalarak,sinyal yaparak para kazanıyor ve bolca içki içiyorduk.İçki ve sigara…Yemek aklımıza bile gelmezdi neredeyse ve bir gün Fitaş sinemasının afişinde gördüm Dövüş Kulübü’nü.Öyle vurdulu kırdılı,aksiyonu bol filmlerden hiç hazetmezdim,bu yüzden Matrix filminide yıllar sonra seyredecektim.İsminden dolayı büyük bir önyargı ve mecburiyetle bilet aldığımı kabul etmeliyim.Her neyse,sinemaya girdim ve çıktığımda resmen alt üst olmuştum,olmuştuk.Yaklaşık bir hafta öncesinde Altıncı His filmi yeteri kadar abandone etmişti ama FIGHT CLUB resmen beni ve izleyen herkesi nakavt etmişti.Fena dayak yemiştik.
Konusu: Uykusuzluğu had safhadadır. Yaşam tarzı, ona dayatılanlar… (Matrix’deki Neo karakteri gibi)Her şey, her şey de bir terslik olduğunu fazlaca hissediyor, idrak etmeye başladığı çelişkiler yumağı uyumasını imkansız kılıyordu. Bir sigorta acentesinde düzenli işi de vardır.Bir ara evine ikea  benzeri mağazaların ihtiyaç duymadığımız tüm mobilyalarını döşeyerek,ondan istendiği gibi bilinçsiz bir tüketici olarak sisteme ayak uydurmaya çalışır ama bu da bir sonuç vermeyecektir.Sonunda psikoloğunun tavsiyesiyle kanserli hastaların grup terapilerine katılmaya başlar.Onların acısına dertlerine tanık olması doktorunun demesiyle aslında gereksiz dertleri kaygıları olduğunu görmesini sağlayacaktır.Derken bu terapilerde hasta olmadığı halde onunkine benzer sebeplerle katılan Marla Singer’la tanışır.Bu sıra dışı kadın tadını kaçırır ama asıl macera Brad Pitt’in canlandırdığı Tyler Durden ile tanışmasıyla başlayacaktır. Tyler tam da olmak istediği kişidir,kural tanımaz anarşik ruhlu bir adam. Gizemli bir şekilde evinde çıkan yangından sonra Tyler’la yaşamaya başlar. Kendi aralarında dövüşerek rahatladıklarını fark ederler ve sonra  bir iki derken onlarca kişinin katıldığı bir gruba dönüşür;FIGHT CLUB. Bu ikilinin önderliğindeki grup sadece kendi aralarında dövüşmekle yetinmeyecek başında Vandalca işler yapacaklar (restoranda yemeklere işeme,duvarları boyama,kamu malına zarar verme gibi) ardından neredeyse bir terör grubu haline geleceklerdir. Çalış-harca-tüket felsefesine sivri göndermelerde bulunan bu filmi hâlâ izlemediyseniz,yazık etmişsiniz :)

              YARIN ONUN HAYATININ GERİ KALANININ EN MUTLU GÜNÜ OLACAK


Film hakkında fikir edinmenizi sağlayacak birkaç replik:
"burda, yaşayan en güçlü ve en zeki erkekleri görüyorum... bu potansiyeli görüyorum... ve hepsi heba oluyor... lanet olsun, bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor yada beyaz yakalı köle olmuş... reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşindeler... nefret ettiğimiz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyoruz... bizler tarihin ortanca çocuklarıyız... bir amacımız yada yerimiz yok... ne büyük savaşı yaşadık... ne de büyük buhranı... bizim savaşımız ruhani bir savaş... en büyük buhranımız; hayatlarımız... televizyonla büyürken milyoner film yıldızı yada rock yıldızı olucağımıza inandık... ama olamayacağız... bunu yavaş yavaş öğreniyoruz... ve o yüzden çok çok kızgınız... " 

“Sahip olduklarımız sonunda bize sahip oluyor.”

“Dinleyin Sürüngenler! Sizler özel değilsiniz, sizler güzel ya da eşi benzeri olmayan kar tanesi de değilsiniz, sizler işiniz değilsiniz, sizler paranız kadar değilsiniz, bindiğiniz araba değilsiniz, kredi kartlarınızın limiti değilsiniz, sizler iç çamaşırı değilsiniz, sizler herkes gibi çürüyen birer organik maddesiniz! Bizler bu dünyanın şarkı söyleyip dans eden pislikleriyiz! Hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz!”

"Eğer bedenimde bir tümör oluşmuşsa bunun sebebi Marla’ydı. O dudağınızın kenarındaki bir yara gibiydi. İyileşmenin tek yolu dilinizle kurcalamamaktı.Ama kurcalamadan da duramıyordunuz."

” Bizim neslimiz Büyük Depresyon’u ya da Büyük Savaş’ı yaşamadı. Bizim savaşımız ruhsal bir savaş. Bizim depresyonumuz kendi hayatlarımız.”  

” Tüm umudunuzu kaybetmek özgürlüktür.”

“Uykusuzken hiç bir şey gerçek görünmüyor. Sanki her şey uzakta. Her şey suretin, suretinin sureti…”

“Peşinde Olduğun İnsanlar Muhtaç Olduğun Kişiler.. Yemeklerinizi Pişiriyoruz, Çöpünüzü Topluyoruz,
Telefonlarınızı Bağlıyoruz, Ambulanslarınızı Sürüyoruz, Uykunuzda Sizi Ko-ru-yo-ruz.. O Yüzden Bizimle Oynama..”

“Dövüş Kulübü’nün birinci kuralı… Dövüş Kulübü hakkında konuşmayacaksınız.
Dövüş Kulübü’nün ikinci kuralı… Dövüş Kulübü hakkında KONUŞMAYACAKSINIZ.



“Eğer bunu okuyorsan, bu uyarı senin için. Bu anlamsız güzel baskılı kağıttan okuduğun her kelime hayatından harcanan diğer bir saniye demek. Yapacak başka işlerin yok mu? Hayatın gerçekten bu kadar boş mu da bu anları daha iyi geçirebileceğin bir yol düşünemiyorsun? Yoksa
saygı ve inanç beslediğin otoriteyi ortaya koyanlardan çok mu etkilendin? Okuman gereken her şeyi okur musun? Düşünmen gereken her şeyi düşünür müsün? Sana alman gerektiği söylenen her şeyi satın alır mısın? Apartmanından dışarı çık. Karşı cinsten biriyle tanış. Lüzumsuz alışverişi ve mastürbasyonu bırak. İşinden ayrıl. Bir kavga başlat.Yaşadığını kanıtla. Eğer insanliğini ispat edemezsen, bir istatistik olarak kalacaksın. Artık uyarıldın. “








1 yorum:

  1. Yapacak işler elbette var. Ama ben yazana ayıp olmasın, heba olmasın diye okudum. üstelik sadece uyarıyı okudum, başka bir yere gözümü bile kaydırmadım....Şimdi uyarık uyarık gidiyorum :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...