5 Haziran 2012 Salı

hıbır hayal mahsülleri ofisi



              İşte şu yukarıda gördüğünüz fotoğraftaki gibi kardeşlerimle beraber bahçemizin kömürlüğünde eski gırgır dergilerini açıp açıp büyük bir merakla okurduk. Daha doğrusu onlar okur ben daha okumayı çözemediğimden resimlerine bakardım. Meraktan çatlıyordum hemencecik ve kendi kendime çözmüştüm okumayı. Ortanca abim gıcık olmuştu ama çizmeyide çözmüştüm sanki. Hani yoktu bi Ernie Chan’dan farkım (çok mutevazıyız)Neden kömürlükteydik, eh! atamıyorduk eski sayıları her Cuma yayınlanırdı Gırgır sanırım.yani yılda 52 sayı,ben daha doğmadan yıllar önce abim biriktirmeye başladığından yüzlerce sayı vardı.Bunlara Fırt’ı Hıbır’ı falanda ekleyin,etti mi bin ikin adet..Annemde okumamızdan hoşnuttu ama iki göz gecekonduda nereye koyacaktık onca dergiyi.Nedense yağmurlu bir sonbahar sabahı abimle kömürlüğün uydurma çatısı altında telaşla dergileri kurtarmaya çalıştığımızı ve sonra gene okumaya daldığımız o günü hiç unutmuyorum.Çocukluk anılarımın en güzel kesiti belki de.
              Of! Biraz da hüzünlendim şimdi. Ders arasında öylesine can sıkıntısından yazıyorum. Birazda gün içinde Conan başlıklı yazıma(blog âlemi post diyor nedense)yapılan bir yorum fitilledi sanırım. Efenim şöyle diyeyim henüz dokuz yaşımda bir çocukken Hıbır’a ilk çizdiğim karikatürü posta ile yollamıştım, üstelik herkesten habersiz. Haftalarca yayınlanmasını bekledim, para durumu o günler nanaydı ne yazık ki her sayıyı alamaz olmuştuk bende bakkalın koyduğu standa gidip kaçamak bakışlar atardım. O da almayacaksan elleme velet diye çıkışırdı. Neyse yayınlandı mı bilmiyorum o vakit ve asla öğrenemeyeceğim ama bir gün eve adıma bir mektup geldi. Dokuz yaşında bir velede adına kocaman sarı bir zarfın içinde mektup geliyor, vay anasını…JEvde yoktum, mühim işlerim vardı.Sanırım arka sokakta misket oynamaktaydım.Mors denilen oyundaki başarımı mahallemize yeni taşınan uyuz çocuğa da kanıtlamalıydım.neyse ben yokum diye ne annem ne kardeşlerim mektubu açmamış bile,ilk o zaman öğrenmiştim başkasının adına gelen mektupların açılmayacağını.Eve geldim gülümseyerek abim bak lan Hıbır’dan yollamışlar dedi.Kocaman sarı bir zarf,aman Allah’ım bir çuval para olmalıydı kesin.Para para yollamışlar,birkaç karikatür yollamıştım,yayınlanmış ve işte bedelini ödüyor olmalıydılar di mi :P ULAN NE PARAGÖZMÜŞÜM O VAKİT,ŞİMDİNİN AKSİNE..
Neyse zarfı heyecanla açtım içinde nasıl bir karikatürist olunur bunla alakalı derginin özel hazırladığı bir kitapçık vardı.Belki birkaç şey daha,net hatırlamıyorum ama para yoktu elbette J Üzerinde Hıbır’ın mühürü bulunan o zarfta ve birkaç şey kayboldu bi şekilde yıllar içinde,eh! Bir yirmi yıl öncesi hatta daha fazla..Ama nasıl çizmem gereken,hangi malzemeleri edinmem gereken o kitapçık hâlâ durmakta. Aşağıda birkaç sayfasını taratıp paylaşacağım. Sonra o gazla gırgır, hıbır, zıpır vs… ne kadar dergi varsa çizimlerimi yolladım birkaç yıl, şu amatörler kısmında yayınlandı da hemen her seferinde. Hatta bir ara altı sıfırın atılmadığı o yıllar tam 1 milyar ödüllü yarışmada ön elemeyi geçenler arasına kalmıştım. Ahanda gene paraya bağlamışım gözü J yok ama ilk üçe girememiştim.
              Neyse efenim,büyüyordum bir yandan ve şu içinde hiç resim olmayan kitaplarda ilgimi çekmeye başladı.Yani hikâyeler,romanlar vb. Bu seferde yazmaya sardırdım.Burada pek göstermiyorum,göstermeyeceğimde J iyi yazarım ben vallahi yeminle…ama yok öyle net met,adam gibi baskıdan çıksın kitap şeklini alsın,hem para da vercekler di mi lan? Korsana hayırrrr! JEn azından benimkileri bandrollü alın yahu, olmaz mı? L Bu arada takipçilerimin sanırım iki kişi hariç hemen hepsinin karşı cinsten olduğu kolayca anlaşılıyordu da, okudukça anlıyorum ki birçoğu da Öğretmen..Hem de duyarlı kişiler sağ olsunlar,fırsat buldukça eğitimdeki arızalara burada değiniyorlar,çözüm yolları arıyorlar.
Çok sevdiğim blog  http://pelinpembesi-buket.blogspot.com/  portekizde ki eğitimle ilgili bir yazı paylaşmış bizzat gidip gözlemlemiş. Neden söylüyorum; yahu çizerdim güzel güzel, hoca aferin diyerek başımı okşar okulun panosuna asılırdı.ilk orta lise hep böyle oldu.Kompozisyonlarda da durum aynıydı.okulun her haftası Levent’in çizimleri kompozisyonları öyle panoda dururdu kuru kuru..Ulan bir yönlendirme,bir öneride bulunun bee…Şimdi o Portekiz’de ki okulda başlasaydım eğitim hayatıma yirmi yıl sonra bu bloğa yazıyor mu olurdum,yoksa çoktan birçok eser vermiş miydim.Ben ve benim gibi ne kabiliyetler heba olmuştur kim bilir ,en azından gelecek nesiller için harekete geçmeliyiz.Sakın ha kürtaj yaptırmayın,en az üç çocuk…bir de arkayı dörtledik mi tamamdır…
kapağın üstüne bir çok adres telefon numarası eklemişim zaman içerisinde o yüzden kırmızı ile karaladım taramada.
işte alınacak malzemeler falan,insan yollardı yahu :((


ergün ve hasan abi iş başındayken...

bu önemli gençler doğru kompozisyon örneği,çok işime yaramıştı.


7 yorum:

  1. Çok sevdim ben bu yazıyı:)

    YanıtlaSil
  2. Benimde bilyelerim, meşelerim vardı levent:)) off ne oynardım...

    okurken gözümde canlandırdım, bir kömürlük, bir sürü dergi...

    eski kitabını saklaman ne güzel.. eskileri severim saman kağıtları..

    YanıtlaSil
  3. şimdiki çocukların tek eğlencesi, tek merakı, tek yeteneği bilgisayar ve internet....yazık...

    YanıtlaSil
  4. biz son şanslı kuşaktık sanırım..

    YanıtlaSil
  5. Eski olan her şey benim için çok değerli. Bu günlerde eskiye çok döner oldum. Çocukken daha mutluyduk sanki:)

    YanıtlaSil
  6. bende son zamanlarda hep eskiyi yazmaya başladım.Çocukken daha mutluyduk tabi..İçimdeki çocuk ölmedi ama yaşlandık yahu :((

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...