4 Ocak 2017 Çarşamba

Ortam çok gergin Fuat !



Kırk beş dakikadır otobüsün gelmesini bekliyorum. Kolay mı ne de olsa tam beş santim kalınlığında kar kapladı kenti. İstanbul metropolden ziyade ne zamandır bir mega köyden farksız. Yani bu bekleyiş gayet olağan bir durum. Dahası gereğinden fazla süredir bir noktada hareketsizce duruyorum iyi değil bu. Küçükken anlatırdı ağabeylerimiz, seksenlerin başında üç dört kişi sokakta bir araya geldimi tesadüf, olası bir eylem tehdidi görülüp içeri atılırlarmış. Günümüz Türkiye’sinde ise uzunca bir süre tek başına durunca dahi gözaltına alınabiliyorsunuz. Demem o ki otobüs bir 15 dakka daha gelmezse durum vahim. Dahası daha birkaç yıl önce saygın bir prof otobüs beklerken yoldan geçen bir aracın altında kalarak can vermişti. Sık yağıyor mübarek yani görüş kapalı, her an ezilebilirimde. Tam bunları düşünürken yaklaşık 100 metre kadar önümde bir araç diğerine hafiften çarptı şimdi. Zaten gergin millet, büyük olasılık kavga çıkacak. He son anketlere göre 2 milyonu ruhsatlı, 5 milyonu ruhsatsız olmak üzere tam 7 milyon silahlı insan var ülkede, yani 10 kişiden biri silah taşıyor. İşte kavga başladı bile, sesler yükseldi. An meselesi bir silah çıkması. Ulan nerde kaldı bu otobüs? Şimdi bir maganda kurşununa hedef olacağım iyi mi. Dur şu durağın adına bakayım da telefondan sorayım kaç dakikası var otobüsün. Telefon akıllı ama ben teknoloji özürlüyüm biraz. Bir şehidimizin adını vermişler durağa yeni fark ediyorum. Birden aklıma persepolis filmindeki marjene’nin sözleri geliyor : “tüm sokaklara şehitlerin adını verdiler, artık mezarlıkta yürüyor gibiydik.” (yazar burada sessizleşir uzun bir süre… )

Otobüs geldi o sıralar ve şimdi Beyazıt’ta sahaflardayım. Bu sefer kitap değil de takvim almak için buradayım. Yıllardır bir ritüel haline geldi buradan ÜLKÜ takvimi almak.  Hemen her esnaf , yılbaşı öncesi takvim hediye ediyor ama namaz vakitlerinden, hadislerden başka bir şey yok. Bu noktada belirteyim ben Cumaları asla kaçırmam. (ne acı bunu belirtmek zorunda oluşum, ama böyle bir ülke olduk işte ne yazık ki ) bu yıl saatli maarif takvimi almayı da düşünüyorum. İçlerinde çok faydalı bilgiler, güzel alıntılar var sayfalarında.


İşte nihayet evindeyim, kazasız belasız sağ salim dönebildim Allah’a şükür. Nasıl, ne zaman bu duruma düştük biz? Kendime şekerli bir kahve yapıp odama geçiyorum. Her Türk erkeği gibi ilk iş kumandaya sarıldım ama son anda açmaktan vazgeçtim televizyonu , doğrusu cesaret edemedim. Öyle ya tam beş saattir dışarıdaydım, çok uzun bir süre bu. Kim bilir bu süre zarfında canım ülkemde neler oldu neler… ? Uydunun radyosunda TRT Radyo 3’ü açıyorum hemen. Zamanın rocker levent’i kaç yıldır klasik müzik dinlesin artık, olacak iş miydi yahu? Nedense şarkı sözleri bile çok yorucu geliyor uzun zamandır.
Daha o kadar uzman değilim , yani Vivaldi’mi çalıyor yoksa Mozart’ın bir sonatı mı bilmem ama işte bu dingin senfoni eşliğinde kahvemi yudumlayıp yazıyı noktalıyorum. Keşke bir çikolata olaydı…

Not: Dünden beri ne kendi sayfama gelen ne de benim başka sayfalara yaptığım yorumların geri bildirimi gelmiyor bana. Sizde de böyle mi bilmem. Hani yanıtlayamıyorsam biliniz ki haberim olmuyor.

4 yorum:

  1. Şu yazın var ya, benim yazayım dediğim sayfalar dolusu hali pürmelalimiz yazısından daha iyi anlatıyor halimizi...

    :(

    ben bir aydır çikolata ve şekerli şey koymuyordum ağzıma. bu sabah bir tatlı kaşığı reçel yedim. :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Narda sen bildiğim kadar profesyonel bir yazarsın yani övgün onurlandırdı.son yazını da okudum noktası virgülüne katılıyorum. Vallah sağlığın elveriyorsa yap bu masum kaçamakları ne diyeyim :)

    YanıtlaSil
  3. Estağfurullah.
    En kötüsü ne biliyor musun, şekersiz çay:( bir türlü sevemedim.

    YanıtlaSil
  4. Ne acı böyle yaşamak. Her an bişey olucak korkusu bi yerden kötü haber gelicek korkusu günbegün şehit verişimiz. Allah yardımcımız olsun demekten başka bişey gelmiyor elimizden . Hem 7 milyon silahlı mı 🙄

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...